SAYIN MESUT ŞİMDİ MESUD MUSUN?

Yayınlanma Tarihi :
SAYIN MESUT ŞİMDİ MESUD MUSUN?
Bir gazeteci dostum Mesut Yılmaz’a rahmet dilememiş diye eleştiri alıyor.
Rahmet, rahmetin sahibinindir, O’na ben karışamam, rahmet dilemekte kulun işidir, ona da diğer kul karışmaz.
Yalnız gazeteci arkadaşa diyeceğim odur ki:
28 şubatın tatbikçisi olan Mesut Yılmaz’ın sekiz yıllık zorunlu eğitimdeki yaptığı en büyük zulüm, İmam-Hatipleri kapatmak olmadı.
İmam-Hatipler açık.
İmam-Hatipler hedef şaşırtmaktı.
Sayın Yılmaz, sadece global güçlerin emri ile köyleri şehre taşımak için, sekiz yıllık zorunlu eğitime geçirdi ve yeni nesil topraktan koptu.
Fark ettiniz mi?
Tohum zaten onların elindeydi…
Düşünün şimdi köylerde okul olsaydı, öğrenciler bilgisayar başında aptallaşır mıydı.?
Sosyal mesafe diye yırtınanlara sorun, sosyal mesafesiz sosyalleşen köyleri neden şehre taşıdınız…
O şeytani zeka tohumun hangi yılda kullanılmaz hale geleceğini biliyorsa ki biliyor, bu işleri düşünememiş olamaz değil mi?
Yıllar sonra tohumun hangi tepki vereceğini bilen biliminsanları, yıllar sonra insanın ne tepki vereceğini ölçmemiş olabilir mi?
Tohumun haritasını çıkaran, insanın sosyolojik, psikolojik yapısını çözmemiş olabilir mi?
Onlar “yaratan Rabbinin adı ile oku” hükmünde okumayan şeytani zekalı bilim insanlarıdır.
Onlar her şeytanlığı bir plan dahilinde yapıyor.
Bilmedikleri şey var, onların planı varsa Allah’ın da bir planı vardır.!
Allah plan yapanların en hayırlısıdır.!
Nasıl kendine tuzak kurdular, görmediniz mi?
Kendi elleri ile yaptıkları virüs şimdi insanlığa ışık oldu ve insanlık toprağın ne büyük nimet olduğunu sokağa çıkma yasağı ile tanıdı.
İmam-Hatipler kapanınca, mütedeyyin insanımız ve çocuklarına dinini öğretmek isteyen aileler çocuklarını dini bütün “hoca efendiye” teslim ettiler.
Bizim uçaklarımızdan, bizim tanıklarımızdan bize bomba atmaya tevessül eden, bizi öldürmeye teşebbüs eden çocuklar “bizim çocuklarımız” değil miydi?
Dindar ailelerden dinci çocuklar da böyle yetişti….
Bir atanmış edası ile batının her dediğini yapan, bir gazete patronu karşısında el pençe diz divan duran, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de kumar oynadığı için burnu kırdırıldığı  iddia edilen bir adama, başbakanlık yaptı diye muhabbet duymak zorunda mıyız?
Yok öyle bir dünya!
Tarih karşısında hepsi suçludur.
28 Şubat‘tan bugüne kadar, tarımdan, tohumdan topraktan kopan bütün çocukların müsebbibi, bu global ve küresel güçlerin askeri edasıyla dediğini yapan, düşünmeden eğitim sisteminin temelleri ile oynayanlardır.
Bakınız hala düzelmedi eğitim sistemi.!
Bugün günümüzde bile Milli Eğitim Bakanı Dünya Bankası ile basın karşısına geçiyor.
Sahi Dünya Bankası ne iş yapar.?
Bizim eğitimimizin neresinde?
Çok hızlı proje yapmışız da, Dünya bankası bize milyonlarca Euro vermiş…
Efendiler el adama bedava bir şey vermez.
Zira bir Türk atasözü derki; bedava peynir sadece fare kapanında bulunur!
Eğitim sistemi yamalı bohçaya döndü.
Sekiz şeritli kara yollarında yollarımız var ama sekiz şeridin sekizine de aracını sığdıramayan bir nesil yetiştirdik.
Bir sustukça da susması gereken herkes konuştu.
Yok öyle yağma!
Cumhuriyet tarihinde ikinci denk bütçeyi yapan rahmetli Erbakan’ın Hükümetine darbe vuran darbeci zihniyet, bugün bu topraklarda alkış alamaz!
80.000.000’da 1 olan hakkımı hesap gününde de karşılaşmamak için ona helal ediyorum.
Ben O’nun hükmünü Allaha bırakıyorum.!
Diyorum ki:
Düşünmeden, tefekkür etmeden, sonuçlarının ne olacağını görmeden, hareket edenler, ya devlet adamı değildir ya devletin başına gönderilmiş atanmış birisidir.
Neyse, sevenlerine baş sağlığı diliyorum…
Bu nezakettir.
Doğru yolda olana selam olsun.!
Basın No: